Yılın sonuna yaklaşırken, gelecek yıla ait beklentiler de yavaş yavaş belirginleşmeye başladı. Bu beklentileri iki kademede ele almak, daha geniş bir açıdan değerlendirmek gerekiyor.
İktisatçılar gözüyle 2011′de makroekonomik göstergelerde neler bekleniyor? Reel sektör ve para piyasalarının beklentisi ne olacak? Bu çerçevede yazıyı iki bölüme ayırdım. Bu hafta önemli iktisatçıların beklentilerini sizinle paylaşmak istiyorum..
Yılın sonuna yaklaşırken, gelecek yıla ait beklentiler de yavaş yavaş belirginleşmeye başladı. Bu beklentileri iki kademede ele almak, daha geniş bir açıdan değerlendirmek gerekiyor.
İktisatçılar gözüyle 2011′de makroekonomik göstergelerde neler bekleniyor? Reel sektör ve para piyasalarının beklentisi ne olacak? Bu çerçevede yazıyı iki bölüme ayırdım. Bu hafta önemli iktisatçıların beklentilerini sizinle paylaşmak istiyorum.
Yapı Kredi Portföy ve CFA Seciety of İstanbul işbirliği ile önceki akşam düzenlenen panelin konuşmacıları; Yapı Kredi Başekonomisti Doç. Dr. Cevdet Akçay, Bilkent Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Refet Gürkaynak ile Global Source Partners Türkiye Danışmanı Murat Üçer’i dinleme fırsatı buldum.
Akçay’ın görüşüne göre; Türkiye krizden kazançlı çıktı. Türkiye’nin büyümesinin kısa dönemde fonlama, uzun dönemde üretim fonksiyonu sorunu olduğunu söyleyen Akçay, “Türkiye’ye sermaye girişleri devam ederse 2011, 2012′de büyüme devam edecek. Büyüme tarafında finansman olduğu sürece sorun çıkacağı kanaatinde değilim ama akut uzun vadeli büyüme problemini çözdüğü anlamına gelmiyor.” dedi. “Artan cari açığın ve döviz kurunun doğru ve statik olmayan, zamanlararası bir yaklaşımla değerlendirilmesi doğru olacaktır. Bunun da çok fazla yapılmadığı görülüyor.” diyerek konuşmasını sürdüren Akçay, Merkez Bankası’nın (MB) aldığı kararların doğru ve şeffaf olduğunu, Türkiye’de ne yapacağını açıkça ifade eden tek kurumun MB olduğunu belirtti. Türkiye’nin ilk defa düşük faiz ortamını sürdürme şansı bulunduğunu ifade ederek “Türkiye’de yüksek faiz, yüksek enflasyon lobisi yerini düşük faiz, düşük enflasyon lobisine bırakıyor.” diye konuştu. Enflasyonun yüzde 5 hedefine inmemesine, “Yurdumun insanı enflasyonun yüzde 7′nin altına ineceğine inanmıyor. TÜFE ile çekirdek enflasyon karıştırılıyor. Enflasyondaki artış gıda fiyatlarındaki artışla açıklanmaya çalışılıyor.” şeklinde açıklık getirdi. Cari açığın şimdilik sorun olmadığını, ancak artması durumunda henüz somut bir çözüm olmadığını vurguladı. Kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’yi, bütçe performansına göre değerlendirmesi gerektiğini anlatan başekonomist, “Seçim sonuçları bir çıksın, not artırıp artırmayacağımıza o zaman karar veririz demek yanlıştır.” ifadesini kullandı. Seçim sonrasında ülkeyi yönetenlerin değişmeyeceğini belirten Akçay, Türkiye’nin 2011′de notunun ‘yatırım yapılabilir’ statüsüne getirileceğini ve dünyadaki büyük fon ve doğrudan yatırımcıların Türkiye’ye yöneleceğini söyledi. Bu durumda daha çok yabancı paranın Türkiye’ye geleceğini belirtti. Bunun için ne gibi tedbirler alınacağınının henüz bilinmediğini, Türk Lirası’nın (TL) güçlü olmaya devam edeceğini kaydetti. Bu gelişmelerin 2011′de ülke ekonomisine olumlu yansıyacağını aktardı. Türkiye’deki piyasa entelektüellerinin hükümete yardımcı olmadığını, Devlet Bakanı Ali Babacan’ın, Bankalar Birliği’nden ‘Mali Kural’ ile ilgili görüş istemesine rağmen iki-üçü dışında çoğunluğunun buna cevap vermediği için, hükümetin ‘Mali Kural’ı ertelemek zorunda kaldığını anlattı. Türkiye’nin kriz öncesi ve kriz sonrası dünyadaki itibarının çok yükseldiğini vurguladı.
Refet Gürkaynak ise 2011′i seçim öncesi ve seçim sonrası şeklinde ikiye ayırmak gerektiğini ve nisan ayında görevi dolacak olan MB Başkanı’nın yerine kimin getirileceğinin henüz bilinmediğini, bu konuda daha önce kötü bir deneyim yaşandığını, belirsizliğin yılın ilk aylarında giderilmesi gerektiğini dile getirdi.
Yapı Kredi Yatırım’ın geçen hafta düzenlediği panelde Türkiye’nin önde gelen üç iktisatçısının Türkiye’nin 2011 yılına ilişkin ekonomik görünümüne yönelik anlatımlarının bir kısmını size kendi üslubumla aktarmış, devamını bu haftaki yazıma bıraktığımı belirtmiştim.
Panelin ikinci konuşmacısı Bilkent Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Refet Gürkaynak; 2011′i seçim öncesi ve seçim sonrası diye ikiye ayırmak gerektiğine ve nisan ayında görevi devralacak olan Merkez Bankası (MB) başkanının yerine kimin getirileceğinin henüz bilinmediğine, bu konuda daha önce kötü bir deneyim yaşandığına, belirsizliğin yılın ilk aylarında giderilmesi gerektiğine vurgu yaptı. Hükümetin seçim ekonomisi uygulamayacağını varsayarak yılın ilk yarısının ekonomik görünümünde pek fazla değişiklik olmasını beklemediğini belirten Gürkaynak, ithalatla büyümenin süreceğini, cari açığın da artacağını ifade etti. Büyümenin yüzde 6 düzeyinde olacağını söyledi. Türkiye’de işsizlik oranının düşmemesini bazı örneklerle açıklayan Refet Gürkaynak; 2011′de de işsizlik oranında düzelme olmayacağını belirtti. MB’nin haklı olarak çekirdek enflasyonu baz aldığını, gıda ve akaryakıt fiyatlarının enflasyonunun Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE)’ni etkilediğini kaydetti.
Global Source Partners Türkiye Danışmanı Murat Üçer; Türkiye’nin yıllar itibarıyla zikzaklı büyüdüğünü, yıllar itibarıyla ortalama büyümenin yüzde 4,50 olduğunu belirtti. Türkiye’nin yüzde 4,7′lik küçülmenin ardından çok iyi bir performans göstererek 2010 yılında yüzde 8 büyüyeceğine kesin gözüyle baktığını söyledi. Üçer, gevşek para politikasının sürdüğünü ve MB’nin parasal uygulamalarını takdirle karşıladığını belirtti. Bir dizi teknik açıklamalardan sonra, genel seçim sonrasında da mevcut iktidarın görevine devam edeceğini belirtti. Seçim sonrasında Türkiye’nin kredi notunun artırılacağını söyledi. Türkiye’nin mevcut dinamiğinin kendisini şaşırttığını, bazı tahminlerinde de bu nedenle yanıldığını belirtti. Murat Üçer; Türkiye’nin dış finansman sorunu yaşamayacağını, ithalatla büyüme yerine, ürünlerde katma değer oluşturarak ihracatla büyümenin yollarının aranmasını önerdi. Global piyasalarda bazı belirsizliklerin olduğunu belirterek, “Türkiye’nin bundan etkilenmemesi için tedbir alınması gerekir.” dedi.
Halen 45 milyar dolar olan cari açığın, ithalatla büyümenin yansıması olarak 2011′de 60 milyar dolar olacağını, bunun için de tedbir alınması gerektiğini söyledi. MB’nin döviz alımlarının süreceğini, TL’nin yine değerli olacağını belirtti. Özet olarak dış piyasalarda bazı belirsizlikler olsa da, 2011 ve 2012′de Türkiye’ye ilginin artarak süreceğini belirterek, 2010 yılına göre daha iyimser bir tablo çizdi. Ancak üç iktisatçı da para politikasının maliye politikasıyla desteklenmesi gerektiğinin altını kalın çizgiyle çizdiler.
Panelin sonucunda; iyimser ve kötümser iktisatçıların, 2011 yılı ekonomik görünümü için bazı belirsizlik ve bilinmezlerin aşılması halinde iyimserlikte birleştiklerini gözlemledim.
Para piyasaları cephesinde 2011′de çok fazla bir değişiklik beklenmiyor. Yılın ilk üç ayında enflasyonda küçük çaplı mevsimsel yükseliş olsa da; MB’nin son açıklamalarından, düşük enflasyon ve fiyat istikrarını sürdürme görevine bir de finansal istikrarı eklediği anlaşılıyor. Türkiye’ye yabancı yatırımcı ilgisinin devam etmesiyle MB’nin döviz alımları devam edeceğinden, döviz fiyatlarında da istikrarlı seyir sürecektir. TL değeri olmaya devam ederken, bununla ilgili yeni düzenlemelere gidilebilir. Çin’in likidite daraltılmasına yönelik olası uygulamaları emtiaya, endüstriyel ve kıymetli maden fiyatlarına olumsuz yansıyabilir. Faizlerin düşüşüyle birlikte hisse senetlerine ilginin artacağı, TL cinsi yatırım araçlarının getirisinin daha yüksek olacağı düşüncesindeyim.
Kaynak: Zaman