Girişimciler, Patentle Gelen Fırsatların Farkında mısınız?

Markalaşmanın en önemli adımlarından biri olarak gösterilen patent, buluşunuzu, teknolojinizi ya da ürününüzü 20 yıllığına korumaya alıyor. Türkiye'de de son yıllarda patent başvurularında ciddi bir artış söz konusu. Detaylar haberimizde..

Türkiye'de son yıllarda patent başvurularında ciddi bir artış söz konusu. Özellikle genç girişimcilerin birçok başvurusunun bulunduğu patent, dış pazarlara açılma, melek yatırımcı bulma, şirkete yatırımcı çekme gibi birçok konuda fırsat kapıları aralıyor.

Patentler, Ar-Ge’ye yatırım yapan şirketlerin bu yatırımlarının karşılığını elde etmelerini ve rekabet avantajını güvene almalarını sağlayan yapıtaşları. Özelikle uluslararası rekabetin arttığı ortamda sağlam bir fikri mülkiyet portföy yönetim stratejisi hem ulusal pazarda rekabet avantajını korumak hem de yeni uluslararası pazarlar yaratmak adına kritik bir yatırım.

Patentler ayrıca lisans sözleşmeleri ve benzeri teknoloji transfer süreçleri sayesinde patent sahibine alternatif ve ciddi gelir kapıları yaratırken, patent temelli iş modelleri kurgulamış tekno girişimciler için de risk ve melek yatırımları çekmek adına bir gereklilik oluşturuyor.

1995 yılından 2013 yılı sonuna kadar yapılan Türk Patent Enstitüsü’ne toplam 92 bin 990 patent başvurusu yapılmıştır. Bu başvuruların bugüne kadar 63.394’ü tescil ile sonuçlandı. Yine aynı dönemde yapılan faydalı model başvuruları ise toplam 32 bin 734 oldu. Faydalı model başvurularının da 19 bin 907 adedi tescil ile sonuçlandı.

2014 yılında mayıs ayı sonu itibariyle bin 800 yerli, 2 bin 819 yabancı olmak üzere toplam 4 bin 619 adet patent başvurusu yapıldı. Faydalı model başvuruları bin 509 yerli, 30 yabancı, toplam bin 539 şeklinde gerçekleşti. Mevcut durumda başvurusu yapılmış olup incelenme sürecinde bulunan veya başvuru sahibinden kaynaklanan sebeplerle henüz tescil altına alınamamış 6 bin 742 patent başvurusu bulunuyor.

TPE Başkanı Prof. Dr. Habip Asan, patentin faydasının iki yönlü gerçekleştiğini söylüyor ve şöyle devam ediyor: “Bunlardan birincisi patent sahibine getirdiği belirli sürelerle sağlanan buluşun her türlü kullanım haklarıdır. İkincisi ise patent dokümanlarının içerdiği bilgilerin kullanılmasıyla yeniliklerin artarak sürekliliğinin sağlanması.  Dünyadaki teknolojik ve ekonomik gelişimin, dolayısıyla yaşam standartlarının artırılmasında patent sisteminin katkısı çok büyük. Patentler, Ar-Ge ve inovasyon sürecinin en önemli girdileri ve en ölçülebilir çıktıları olma özelliğini taşırlar. Patent verileri yatırımların verimliliğinin tespit edilmesini kolaylaştırmaları açısından ayrı bir değer ifade ediyor.

Yenilik, Uygulanabilirlik ve Buluş

Patent almak genel olarak dört aşamadan oluşuyor. Başvuru, şekli inceleme, araştırma raporu ile inceleme raporu düzenlenmesi ve belge aşaması. Buluş sahiplerinin kendi kendilerine patent başvurusu yaptıklarında tüm süreçlerde sıkıntı yaşadıkları ifade ediliyor.

Destek Patent’ten Patent Vekili ve Ar-Ge Eğitim Danışmanı Hakan Özcan, buluş sahiplerinin belge almaları veya buluş yaptıkları ürün üzerindeki haklarını doğru şekilde koruyan bir belgeye sahip olmalarının oldukça zor bir hale geldiğine dikkat çekiyor. Bu nedenle bu süreçlerin doğru yönetilmesi, takip edilmesi ve hak kayıplarının oluşmaması için çok sayıda işlem yapmış, deneyimli, birikime sahip tecrübeli vekillerle çalışılmasının büyük önem taşıdığını söylüyor.

Dünyada hangi ülke olursa olsun başvuru sahibinden en fazla üç kriter isteniyor. Bunlar; yenilik, sanayiye uygulanabilirlik ve buluş basamağı denilen kriterler olarak sıralanıyor. Burada yenilik ve sanayiye uygulanabilirlik kolay anlaşılabilir ve ölçülebilirken tekniğin bilinen durumunun aşılması da denilen buluş basamağının anlaşılmasıve anlatılması zor bir kriter.

Özcan: “Buluş basamağına en iyi iki örnek ayna ve tekerleğin keşfi. Aslında var olan birkaç unsurun bir araya gelmesi ile bambaşka problemlere çözüm getirildi. Tekniğin bilinen durumunun aşılması safhası için ilgili teknik alandaki ortalama derecedeki bir uzmanın kolay bir şekilde ortaya koyacağı çözüm tekniği olmaması gerekir diye tanımlanır” diyor.

Patent Rekoru Çin’de

Patent başvuruları en çok beyaz eşyadan, ikinci olarak otomotivden ve üçüncü olarak da kimya sektöründen geliyor. Dünya ile kıyasladığımızda ise dünyada en çok patent üreten ülke 2013 yılından itibaren Çin oldu. İkinci sırada Amerika, üçüncü sırada ise Japonya geliyor. Almanya ise dördüncü sırada. Fakat yapılan başvuruların belgeye bağlanma oranında Japonya’nın daha başarılı olduğu ifade ediliyor. Japonya’da ve Amerika’da 13-15 günde, Almanya’da ise 35-40 günde yapılan patent müracaatı ülkemizde ancak bir yılda yapılabiliyor. Peki, süreç nasıl işliyor? Buluş yapan ve patent almak isteyen kişiler, tarifname, istemler ve resimlerde buluşu yeterince açık ve tam tanımlayıp başvuru yapıyor.

Başvuru kayıt edildikten sonra, şekli şartlar açısından inceleniyor. Bu aşamayı geçen başvurular, eğer önceden talep yapılmazsa, 15’inci ayda tekniğin bilinen durumu hakkında araştırılıyor ve bir araştırma raporu düzenleniyor. 18’inci ayda patent başvurusu ve araştırma raporu yayınlanıyor ve başvuru altı ay üçüncü kişilerin görüş ve itirazlarına açık kalıyor.

Gerek başvuru yapan tarafından rapora karşı verilen görüşler ve gerekse üçüncü kişilerin görüş ve itirazları değerlendirildikten sonra, patent verilebilirlik şartları olan yenilik, sanayiye uygulanabilirlik ve bir buluş basamağı içermek açısından başvuru konusu buluş inceleniyor. İnceleme sonucunda patent verilmesine karar verilirse işlemler tamamlanıyor. İnceleme sonucu olumsuz ise incelemenin iki kez daha yapılması istenebiliyor.

“Marka İşletmenin Parmak İzidir”

Patent, bilgi ve deneyim gerektiren bir konu. Bir patent bürosunda çalışan ve patent vekili ve patent mühendisi olarak adlandırılan meslek elemanları, buluşun tanımlanmasını, başvuruların yapılmasını, süreçlerin izlenmesini sağlıyor. Bu konuda çalışmalar yürüten Ankara Patent Yönetim Kurulu Başkanı Kaan Dericioğlu, yapılan yeniliklerin bir üründe biçimlendiği zaman, bunun pazarlanmasının da gerektiğine işaret ediyor.

Pazarlama olayında endüstriyel tasarımların ve markaların ürünün kimliğini oluşturdukları için önemli olduğuna vurgu yapan Dericioğlu, “En yeni buluşlar, en yeni tasarımlar ürüne katma değer sağlar. Ancak tüm ürünlerin bir marka ile satılması markanın önemini gösterir. Marka bir işletmenin parmak izidir, tüketiciye kaynak gösterir ve güven verir” diyor. Dericioğlu’nun patent konusundaki önerileri ise şöyle:

Buluş, genel tanımı ile teknik bir sorunu ortaya çıkaran ve teknik çözüm yolunu gösteren bir eylemdir. Teknik sorunların ortaya çıkarılması için bilgi birikimi ve gözlem gerekir. Girişimciler sorunlu teknik alanları incelemeli ve bu alanlar için yeni ve teknik çözümler oluşturmaya çalışmalıdır. Bunun için öncelikle daha önceki teknik çözümlerin bilinmesi şarttır ve sürekli gözlem gerekir. Bu gözlem herkese açık ve ulaşılabilir patent veri tabanlarında kullanıma hazırdır.

20 Yıllık Koruma Sağlıyor

Patent koruması, girişimciye, ürettirmeme, sattırmama, ticari olarak kullandırmama, elde bulundurmama gibi haklar sağlıyor. Patentler 20 yıllık süre içerisinde tekel olma hakkı verdiği için Ar-Ge için harcanan giderlerin 2-3 katı kazanç sağlamanız mümkün.

Ar-Ge’nin ürettiği bilgiyi ürüne, ürünü de ticari sahaya sürerseniz bu şekilde elde ettiğiniz para ile de Ar-Ge’yi tekrar finanse edebilirsiniz. Dünya üzerinde pek çok firmanın sadece lisans gelirlerinden ciddi kazançlar elde ettiği ifade ediliyor.

Özcan şu noktaya dikkat çekiyor: “Patentleriniz teknik puanlama, markanız ise artistik puanlamanızdır. Artistik puanlamanız yüksek, teknik puanlamanız zayıfsa pazar kayıpları yaşayarak ciddi sonuçlarla karşılaşabilirsiniz. Teknik puanlamanız yüksek fakat artistik puanlamanız düşükse ürettiğiniz ürünlerle pazarda istediğiniz verimi alamazsınız. Bu sebeple hem artistik hem de teknik puanlamanızın dengeli olması gerekiyor.

Ara Oyuncular Mevcut Değil

Sabancı Üniversitesi bünyesinde, teknoloji odaklı start-up şirketlere fon ve ticarileştirme desteği sağlamak üzere kurulan Inovent, patent konusuna en çok önem veren kuruluşlardan biri Inovent Genel Müdürü Ömer Hızıroğlu, gerek yönettikleri girişim şirketleri portföyü, gerekse doğrudan yönettiği patent portföyünde, buluşu kapsayan patent dökümanın kaliteli olmasının kendileri için kritik bir unsur olduğuna dikkat çekiyor.

Buluşun yapıldığı andan itibaren başvuru karar sürecini, doğru hizmet sağlayıcılar (patent vekilleri) ile çalışmayı, başvuru içeriğini ve bu süreçte yapılan yatırımları çok yakından izleyerek yönlendirdiklerini ifade eden Hızıroğlu, özelikle yurtdışındaki ticarileştirme çalışmaları neticesinde edindikleri tecrübeyle, kalitesi düşük bir patentten katma değer yaratmanın imkânsız olduğuna dikkat çekiyor.

Türkiye’de hâlâ, gerekli sayıda ve nitelik te, yüksek teknoloji tabanlı inovasyona yönelik patent başvurusunun mevcut olmadığına işaret eden Hızıroğlu, şöyle devam ediyor: “Teknik olarak en anlamlı başvurular genellikle üniversitelerden çıkıyor. Ancak burada iki ana problem bulunuyor. Birincisi mevcut 551 sayılı kararname kapsamında patent haklarının üniversite yerine öğretim üyesinde olması patentten değer yaratma süreçlerini olumsuz etkiliyor. İkinci olarak üniversite tabanlı teknolojilerin genelde platform teknoloji olması ve dolayısıyla somut uygulamadan uzak olması ekosistemimizdeki diğer eksiklikleri ortaya çıkartıyor. Platform teknolojileri ticari değere dönüştürecek ara oyuncular ve mekanizmalar çok nadir durumlar dışında mevcut değil.

Projeleri Destekliyor

Bir girişimcilik eğitim ve inkübasyon merkezi olan GEMIM de girişimcilik ve kişisel gelişim konusunda eğitimler veriyor. Patent danışmanlarıyla, her girişimciyle ayrı ayrı görüşerek, patent başvuruları konusunda yön veriyor. Bugüne kadar 13 projenin patent ya da fikri mülkiyet alacağı alanları tanımladıklarını söyleyen GEMIM Yöneticisi YASAD Başkan Yardımcısı Zeynep Sarılar: “Üç projemizin halihazırda patenti ya da fikri mülkiyet hakkı var. Diğerleri için de başvuru süreçleri devam ediyor. Havadan su üretimi projemizi patent değerlendirilmesi için Kanada'ya gönderdik. Elektronik etiket projemiz ise daha önceden KOSGEB destekli ve fikri mülkiyet hakkı olan bir proje. Yatak üstü uyku ölçer projemiz de 1512 desteği almış ve fikri mülkiyet hakkı da var. Uçak-hava meydanı haberleşmesi için başlatılan projemizde, 8 adet patent başvuru konusu tespit edildi. Başvuruların son aşamasındayız” diyor.

Üniversitelerden de Destek Var

Genç girişimciler çoğunlukla hayata geçirmeyi planladıkları projeleriyle ilgili teknik bilgiye sahip olmakla beraber iş planı hazırlama, yatırımcıya etkili sunum teknikleri, şirketleşmenin hukuki ve mali boyutları gibi alanlarda profesyonel katkıya ihtiyaç duyuyorlar.

Dolayısıyla kimi zaman girişimci gruplar, ekiplerinin bir üyesi ya da şirketlerinin hissedarı gibi çalışacak, hizmet ve destek verecek kişi ve kurumlara ihtiyaç duyuyor. Bu konuda üniversiteler de etkin bir şekilde çalışıyor. Örneğin, İTÜ Çekirdek’e kabul edilerek iş dünyasına ilk adımlarını atan başarılı girişimcilere, sahip oldukları bilgi ve deneyimin yanı sıra, çeşitli alanlardaki profesyonel yönlendirmelerin ve temel danışmanlık hizmetlerinin sağlanması süreci başlıyor.

Bu kapsamda girişimci gruplar patent, hukuk, mali müşavirlik ve Ar-Ge fonları gibi konularda uzman kişi ve kurumlara rahatlıkla ulaşıyorlar.

İTÜ Çekirdek, girişimcilerine patent, faydalı model, marka ve endüstriyel tasarım konularında farkındalık oluşturma ve bilgilendirme eğitimleri vererek; buluşlarının değerlendirilmesi, başvuru süreç takibi ve daha sonra kazanılan hakkın paylaşılmasına yönelik lisanslama hizmetleri konularında teknik destek veriyor. Ayrıca İTÜ Çekirdek Yarışmasında ödül kazanan ve şirket kuran girişimcilerin projelerinin patent başvuruları da ücretsiz gerçekleştiriliyor.

Gelir Kaynağı Olabilir

İTÜ Çekirdek’e son üç yılda 2 bin 500’ü aşan girişimci başvurusu olduğunu söyleyen İTÜ ARI Teknokent İş Geliştirme Direktörü Arzu Eryılmaz: “İTÜ Çekirdek’in faaliyet gösterdiği üç yıl içerisinde Çekirdek firmalarından 1 Faydalı Model belgesi alındı, toplamda 10 adet patent başvurusu gerçekleştirildi” diyor.

ABD’deki üniversitelerin yıllık bütçelerinin 1,5 milyon dolarını patent lisanslama ile elde ettiğini belirten Eryılmaz, şöyle devam ediyor: “Bu tablo için henüz erken ancak Türkiye’de üniversitelerin patent sahibi olmak yolunda atacağı adımlar bu süreçte büyük önem taşıyor. Türkiye’de henüz patent üniversiteler için bir gelir kaynağı değil. Ancak kurulan teknoloji transfer ofisleri ile kısa zamanda bu bilince ulaşılacağı umuluyor. Şu anda üniversite mensupları patent sürecinde serbest. Ancak örneğin Oxford’ta üniversite laboratuvarlarında üretilen her türlü yeniliğin patent hakkı üniversiteye aittir. Teknoloji transfer ofisleri patent ve ticarileşme sürecinde üniversite mensuplarına destek oldukları sürece üniversitelerin sahip olduğu patent sayısı da artacaktır.

Ekonomist’te yayınlanan Burcu Tuvay’ın kaleme aldığı haberi girişimci okurlarımız başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Yazar Hanife Merve Özcan Hakkında

İnönü Üniversitesi “Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi” Lisansı 2011 mezunu yazar, Anadolu Üniversitesi “Marka İletişimi” bölümüne devam etmektedir. Bir kurs merkezinde “Bilgisayar Kullanımı” dersleri veren, dijital ajanslarda profesyonel olarak yaptığı Sosyal Medya Uzmanlığı işine Freelance olarak devam eden Yazar; Aralık 2014 - Mayıs 2015 aralığında Girişim Haber'de editörlük ve sosyal medya uzmanlığı yapmıştır.

Yorum Ekle

Ad Soyad *
E-mail * (Gravatar resminiz görünecek)
Web
KalınYatayAltı ÇiziliAlıntı
  •   Yorum  
  •   Önizle  
Yükleniyor