KOBİ'lerin Orta Gelir Tuzağından Kurtulma Stratejileri XI. KOBİ Zirvesi'nde!

KOBİ’lere sürdürülebilir rekabet gücü kazandıracak yol haritalarının çizildiği KOBİ Zirveleri’nin XI.’si; TOSYÖV, TOBB, KOSGEB işbirliği ve İş Bankası Ana Sponsorluğunda, 12-13 Mart 2015 tarihlerinde İstanbul Dedeman Otel’de gerçekleştirilecek. Detaylar haberimizde..

Üretimin, ticaretin ve hizmetin tüm alanlarında KOBİ’lerin yaşadığı sorunlara çözüm bulmak; ülkemizin büyümesinde ve kalkınmasında kalıcı başarıyı yakalaması için KOBİ’lere sürdürülebilir rekabet gücü kazandıracak yol haritalarının çizildiği KOBİ Zirveleri’nin XI.’si; TOSYÖV (Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler, Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticiler Vakfı), TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) ve KOSGEB işbirliği ve İş Bankası Ana Sponsorluğunda, 12-13 Mart 2015 tarihleri arasında İstanbul Dedeman Otel’de yapılacak.

11. KOBİ Zirvesi KOBİ’lerin Orta Gelir Tuzağı’ndan Kurtulma Stratejileri” ana teması ile gerçekleştirilecek. Bu ana tema çerçevesinde iki gün boyunca yapılacak oturumlarda “2023 Vizyonu Bağlamında Fırsat ve Tehditler”, “Finansal Çözüm Araçları”, “Üniversite-Sanayi İşbirliği Ar-Ge, İnovasyon”, “Yüksek Katmadeğerli Üretimde Bilişim, Teknoloji, Standart, Kalite, Tasarım ve Marka”, “İhracat ve Sektörel Çıkış Yolları”, “Kamu Destek ve Teşvikleri” değerlendirilecektir.

“Kobi’ler Orta Gelir Tuzağı’ndan Kurtulmalı”

TOSYÖV Yönetim Kurulu Başkanı Yalçın Sönmez; XI. KOBİ Zirvesi hakkında kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla şu açıklamayı yaptı:

Türkiye, kendi tarihinin belki de en anlamlı tartışmasını yapmakta, ‘Orta Gelir Tuzağı’ndan çıkmaya hazırlanmaktadır. Ekonomik verilere göre Türkiye düşük–orta gelir düzeyine 1955’te ulaşmış ve ancak 50 yıl sonra 2005’te yüksek–orta gelir düzeyini yakalayabilmiştir. Türkiye, ‘Orta Gelir Tuzağı’nda göreceli olarak en uzun süre kalmış olan üç ülkeden (Bulgaristan ve Kosta Rika) birisi olarak gözlenmektedir. Altmış yıllık bu durumu kader olmaktan çıkarmanın zamanı gelmiştir.

2015 yılında Türkiye bugün belki de tarihinin en anlamlı tartışmasını yapıyor. ‘Orta Gelir Tuzağı’ndan çıkıp ‘Yüksek Gelir Kuşağı’na geçmek için köklü reformlara girişeceği bir dönemi başlatıyor. Hükümet’in açıkladığı; 25 adet ‘Güçlü ve Dengeli Büyüme için Yapısal Dönüşüm Programı’ Türkiye’nin bu amacıyla örtüşüyor.

Reformlarla aşmak istediğimiz tarihsel eşik şöyledir: Dünya Bankası’nın 2015 yılı ölçülerine göre; kişi başına yıllık ortalama geliri 12.746 doların altında olan ülkeler orta gelirli; üzerinde olanlar ise yüksek gelirli. Türkiye, 822.1 milyar dolar yıllık gelir ve 74 milyon 930 bin nüfus hesabıyla 10 bin 970 dolarlık kişi başı gelire sahiptir ve yıllık nüfus artışı yüzde 1.28’dir. Bu durumda Türkiye gerekli reformları yapar ve her yıl ortalama yüzde 4’lük bir büyüme sağlarsa, 2019’da üst gelir seviyesine çıkacaktır.  Görülüyor ki; ‘Orta Gelir Tuzağı’ndan çıkmayı konuşurken, ‘imkansız’ı konuşmuyoruz.

‘2023: Yüzüncü Yıl Türkiyesi’ olarak önümüze koyduğumuz; 2 trilyon doların üzerinde GSYİH, 25 bin doların üzerinde kişi başına düşen gelir, 500 milyar doları geçen ihracat gibi hedeflere ulaşmak için önümüzdeki eşiği geçmemiz gerekiyor.

Kobi’ler Orta Geliri Aşarsa Türkiye de Aşar

XI. KOBİ Zirvemiz’de ‘Orta Gelir Tuzağı’ndan kurtulma sorununu, Türkiye ekonomisinin mikro, küçük, orta ve büyük aktörlerinin tümünün ortak sorunu olarak ele alacağız. Yüksek Gelir kuşağına sıçrama programının ancak KOBİ’lere dayanarak başarıya ulaşacağını düşünüyoruz. Çünkü; dönüşüm programı yapısaldır ve Türkiye ekonomisi ana karakterini KOBİ’lerden almaktadır.

Dönüştüreceğimiz yapısal sonuçlar şunlardır: iç tasarruf oranı çok düşüktür, yatırımlar için yabancı sermaye ithaline mecburiyet vardır. Özel sermaye yatırımlarının GSMH’ya oranı istikrarlı biçimde düşmektedir. İmalat sanayisinde gelişme yavaşlamıştır. Sanayinin geleneksel yapısı yenilikçi dönüşüme direnmektedir. Üretim ve ürün çeşitlenmemekte, yüksek katmadeğer üretimine dayalı sektörlerde iç girdilerin payı azalmaktadır. Emek piyasası kırılgandır, işgücüne katılım –özellikle kadın– zayıftır. Gelir dağılımı aşırı dengesizdir, bölgeler arası gelişmişlik farkı derindir. Sermaye birikimi problemli hale gelmiştir.

Beşeri Sermayeyi Dönüştürmek Esastır

Dönüşümün öznesi beşerdir, beşeri sermayedir. Türkiye’de kişi başına aldığımız ortalama eğitim süresi 7.6 yıl seviyesindedir.  Bu eğitim seviyesi Türkiye’yi dönüştürmez. Dönüşümün iskeleti; buluş yapmak, teknoloji geliştirmek, inovasyon, tasarım, yüksek katmadeğerli ürünler üretmek, marka olmaktır. Bunları; bilgi ve becerilerini eğitimle geliştirdiğimiz insanlar yapacaktır. KOBİ’ler zaten aynı zamanda ‘okul’dur. Formel ve informel eğitimi işletme bünyesinde veya OSB (Organize Sanayi Bölgeleri) ve KSS’ler (Küçük Sanayi Siteleri) bünyesinde ele alıp çözebilirler, insan sermayelerini güçlendirip rekabetçi olabilirler.

Gelişen ülke Türkiye için ‘Gelişmiş’ ülke olmanın şartı üretimdir. Oysa bugünkü ekonomik yapı bizi üretimden adım adım uzaklaştırıyor. Toplam net satışta imalatın payı 2006 yılında yüzde 27.0 iken, 2013’te yüzde 24.8’e geriledi. Toplam harcamada imalat sanayisinin finansmanı 2004 yılında yüzde 38.9 iken; 2014 yılında yüzde 21’e düştü. Bunu tersine çevirmemiz, üretime yönelmemiz gerekiyor. Üretime dönmek Türkiye’de yüzünü KOBİ’lere dönmektir.  KOBİ’lerimizi ‘Orta Yüksek’ ve ‘Yüksek Teknolojili’ ürünlerin üretimine geçirmeliyiz. Bu süreçleri desteklemeliyiz. İleri teknolojili ürünlerle ihracat yapabilirsek sorunu çözeriz. Ancak o zaman rekabetçi ve sürdürülebilir bir ekonomiye sahip oluruz. Bugün ise üretimimizin yüzde 70’e yakını ‘Düşük Teknolojili’ ürünlerden oluşuyor. Bu nedenle bugün ihracatımızdaki artış ekonomik büyümeye tam yansımıyor. KOBİ’lerimiz karsız, hatta çoğu zaman zararına ihracat yapıyor. Misal; Çin bize 3.8 milyon ton malı 21 milyar dolara satarken biz Çin’e 8 milyon ton malı 2.8 milyar dolara satıyoruz.

Türkiye’nin ve KOBİ’lerin ileri teknolojili üretime geçişte başarılı olacağından kuşku duymaya hiç gerek yoktur. Gerekli ivme yakalanmıştır. Örneğin; sadece son 3 yıl içinde 163 özel sektör firması Ar-Ge merkezi açtı.  Bu merkezlerde 20.725 araştırmacı çalışıyor. Bu merkezler 3.927 adet proje yürütüyor. 952 patent tescili yaptırdılar. Türkiye’nin Ar-Ge harcamalarına milli gelirden ayırdığı pay yüzde 1’e yaklaştı. KOBİ’ler ise Teknoparklarda 28.506 araştırmacı çalıştırıyor. Bitirdikleri Ar-Ge proje sayısı 11.768 oldu. Halen yürüttükleri 7.333 adet Ar-Ge projesi bulunuyor. Teknoloji tabanlı KOBİ işletme sayısı da 2.778’i buldu. Ayrıca bu veriler hızla yükseliyor. Dahası; 2014 yılında KOBİ’ler 270 adet patent aldılar. Teknoparklardan yaptıkları ihracat 2014’te 1.5 milyar doları geçti. KOBİ’lerimiz dönüşümü yaşamaktadırlar.

Biz Türkiye’de hala ‘yüksek büyüme’ üzerinden bakıyoruz. FED’e bakıyoruz, finansal hareketlere odaklıyız, sancılarımızı ‘ağrı kesici’lerle azaltmaya çalışıyoruz. Bu yolun sonuna geldik. Yeni bir kulvara giriyoruz. Yeniden üretime dönüyoruz. XI. KOBİ Zirvesi’nde bu yeni yolun KOBİ’ler için stratejik haritasını ortaya çıkaracağız.

Unutmayın, XI. KOBİ Zirvesi 12-13 Mart 2015 tarihlerinde İstanbul Dedeman Otel’de gerçekleştirilecek.

XI. KOBİ Zirvesi hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz www.kobizirvesi.org.tr web adresini ziyaret edebilirsiniz.

Haberimizi KOBİ'ler başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Yazar Hanife Merve Özcan Hakkında

İnönü Üniversitesi “Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi” Lisansı 2011 mezunu yazar, Anadolu Üniversitesi “Marka İletişimi” bölümüne devam etmektedir. Bir kurs merkezinde “Bilgisayar Kullanımı” dersleri veren, dijital ajanslarda profesyonel olarak yaptığı Sosyal Medya Uzmanlığı işine Freelance olarak devam eden Yazar; Aralık 2014 - Mayıs 2015 aralığında Girişim Haber'de editörlük ve sosyal medya uzmanlığı yapmıştır.

Yorum Ekle

Ad Soyad *
E-mail * (Gravatar resminiz görünecek)
Web
KalınYatayAltı ÇiziliAlıntı
  •   Yorum  
  •   Önizle  
Yükleniyor