Ülkemizdeki Girişimleri Öldüren 12 Talihsiz Sebep!

Kurulan her 10 startup’tan dokuz tanesi ilk 18 ay içerisinde kapanıyor. Yani startup ölüm oranı yüzde 90 civarında. Peki Startuplar neden ölüyor? Fırat İşbecer, Türk startup’ların başarısız olmasının 12 nedenini açıkladı. Detaylar haberimizde..

Kurulan her 10 startup’tan dokuz tanesi ilk 18 ay içerisinde kapanıyor. Yani startup ölüm oranı yüzde 90 civarında. Peki Startuplar neden ölüyor? Fırat İşbecer, Türk startup’ların başarısız olma nedenlerini mercek altına aldı.

Türk startup’larının Başarısız Olmasının 12 Nedeni:

(1) Güven Sorunu

Türkiye’de maalesef iş hayatında en büyük ihtiyaç duyduğumuz unsur güven. Ödemesini zamanında yapmayan firmalar, sözleşmesine sadık kalmayan girişimciler, çekleri karşılıksız çıkan tedarikçiler bu coğrafyada genel bir güvensizlik atmosferinin ortaya çıkmasına sebep oluyor.

İş veya sosyal hayat fark etmiyor, güvenin olmadığı yerde müşterek herhangi bir başarıdan bahsedilemez. Aynı şey girişimler için de geçerli… Karşılıklı güven tüm paydaşlar arasında sağlanamazsa o girişim ölü doğar.

(2) Cahil Cesareti

Türkiye’de çoğu girişimci ezbere iş yapıyor, sektörüne tam olarak hakim değil. Teknik ya da değil, hiçbir dokümanı başından sonuna kadar dikkatli okumuyor ve kendisini geliştiremiyor.

Türk girişimcisi yine de nereden geldiği belli olmayan bir cesaret ile altyapısı olmadan çok riskli işlere girişebiliyor. Risk almak ile cahil cesareti arasında ince bir çizgi varsa, sanırım bunu göremiyor.

(3) Yanlış Ortaklıklar

Bu kısmı uzun uzun yazmaya lüzum yok. Vizyonunuzu paylaşmayan, azminize ayak uyduramayan, icraat yerine siyaset yapan ortaklarla kesinlikle yola çıkmayın.

Türkiye’deki temel yanlışlardan bir tanesi ortaklıkların yukarıdaki temeller yerine fazlasıyla farazi ve duygusal temeller üzerine inşa edilmesi. Diğer problem ise çok konuşup az iş yapan sözde ortaklar…

(4) “Öz” Girişim Trendi

Mahallede yeni açılan Kardeşler kuruyemişçisinin yanına hemen bir kuruyemişçi daha açıp “Öz Kardeşler Kuruyemiş” diyoruz.

“Bizim taksi”nin yan sokağına “Öz Bizim Taksi”, Urfa kebabçısının karşısına “Öz Urfa”…

Türkiye’ye özgü klasik bir start up hatası “Öz Startup” zihniyetinden kurtulamamaktır. Her şeyin kayıtsız şartsız kopyasını yaparak daha olgunlaşmamış bir pazarı gereğinden fazla kalabalıklaştırıyoruz. Sonuç olarak da kimsenin kâr edemediği ve katma değerin ortaya çıkmadığı bir ekosistem oluşuyor.

Bu “öz” mantığından kurtulup “özgün”e doğru gitmemiz gerek. Özgün fikirler ve uygulama yöntemleriyle yola çıkmayan start up’lar, ya ölüme mahkum olacaklar ya da fazlasıyla kalabalıklaştırdıkları pazardaki diğer oyuncuları da yarattıkları girdapta boğacaklar.

(5) Hesap Kitap Sıkıntısı

Bugüne kadar yatırım yaptığım Türk startup’larından neredeyse hiçbirisi düzenli bir finansal raporlama sistemi kuramadı. Aylık, çeyreklik gelir tablosu, nakit akışı ve bilançolarını paylaşmaları için özel olarak markaja almamız, hatta başlarında durmamız gerekiyor.

Bir çok Türk girişimcisi ürününe aşık olmasına, pazarını da çok iyi bilmesine rağmen, finans ve muhasebe konusunda sınıfta kaldığı için şirketlerini sürdürülebilir bir yapıya oturtamıyor. Yatırımcılar da doğal olarak hesap kitap bilmeyen girişimciye yatırım yapmaya yanaşmıyor.

(6) Sözleşme veya Mevzuat Korkusu

Hukuki metinler bir girişimcinin hayatının merkezindedir. Şirketi kurarken, yatırımcı alırken, satarken, müşteri ile anlaşırken, çalışanları işe alırken, kısaca bir çok kritik dönemeç kontratlarla bezeli.

Bazı kontratlar işinizi az bilen, dışardan destek veren avukatlara emanet edilmeyecek kadar önemlidir. Sözleşmelerden, hukuki metinlerden korkmayın. Faaliyet gösterdiğiniz alandaki tüm mevzuatı avucunuzun içi gibi bilin.

(7) Yatırımcıyı Kaz gibi Yolmak

Bir girişimin tohum veya melek yatırım almasını dünya turuna çıkan bir motosiklet sürücüsünün sadece ilk 500 kilometre için deposunu doldurması olarak özetleyebiliriz.

Oysa bizim coğrafyada ilk tur yatırımı adeta bir “exit” gibi değerlendiren girişimciler var, ilk kaynaklarını çar çur ettikleri için daha sonra gerçekten ihtiyaçları olacak sermayeye ulaşamıyorlar.

Yanlış harcamalarla yatırımcılarını hayal kırıklığına uğratırken, bazen de finansal gerçekleri onlardan saklayarak yatırım parasını kişisel harcamalarında kullanıyorlar. Bu hareketler hem girişimlerin ölmesine neden oluyor, hem de tüm ekosisteme zarar veriyor.

(8) İcraat’ın Dışında Kalmak

80'li yıllarda Turgut Özal’in “İcraatin İçinden” programını çok karikatürize etmiştik ama bugün o vizyonu takdir ediyorum.

Bir girişimi kurmak veya hayata geçirmek kolay değil, ancak o girişimin işleyen ve icra eden bir kurum haline gelmesi kuruluş aşamasından belki de beş kat daha zor.

İngilizcede “Execution” olarak ifade edilen ve Türkçe’ye en güzel “icraat” olarak çevirebileceğimiz kavram, herhangi bir girişimin başarısının temelini oluşturuyor.

Biz Pozitron çatısı altında mobil teknoloji alanına girerken, rakip olarak adlandırabileceğimiz en az beş tane firma vardı. Benzer teknolojilere sahip olmamıza ve aynı alanda faaliyet göstermemize rağmen kısa zamanda pazar lideri olmamızı “icraat” odaklı yönetime borçluyuz.

(9) Yanlış Ürün Israrı

Girişimcilik serüvenimde çok değerli, çok potansiyeli olan rakipler gördüm, ancak yanlış ürün ve platformda ısrar ettikleri için o potansiyellerine ulaşamadan silinip gittiler.

Esnek yapılar darbelere daha dayanıklı olur, Türkiye gibi darbenin nereden ve ne zaman geleceği belli olmayan pazarlarda esnek bir ürün ve esnek bir yapı kurmazsanız orta şiddetteki ilk depremde yerle bir olursunuz.

(10) Hızlı Büyümeyi Yönetememek

Doğru zamanda, doğru pazarı yakalayıp, rüzgarı arkasına almışken kapasitesi sınırlı bir ürün çıkartarak yükselen talebe karşılık kaliteyi, tedariği ve beklentileri yönetememek ölümlerin en acıklısı olabilir.

Global örnek: 15 yıl öncesinin en popüler sosyal ağı olan Friendster’ın çöküşü… Friendster, Facebook’tan çok daha önce piyasaya çıkıp kitlelere ulaşmaya başlasa da sunucu, tasarım ve kapasite kaynaklı sorunlar dolayısıyla kendi kendini imha ederek hiçbir zaman arzu edilen noktaya gelememiştir.

Dijital tüketici nankördür, bir kere sizden soğudu mu tekrar gönlünü almak çok zordur.

(11) Tutkunun Ötesine Geçememek

Türkiye’de bir start-up kurucusu olmak beklentinin aksine bütün gün boyunca en sevdiginiz işi yapmak anlamına gelmiyor.

Eğer bir işe girişiyorsanız yukarıda saydığım gibi muhasebe ve finanstan tutun, insan kaynaklarından operasyona, satın almadan tedarik zincirine kadar her şeyde az da olsa bilgi sahibi olmanız gerekiyor.

Ortaklarınızla birlikte şirketinizin tüm süreçlerine hakim olmazsanız, daha fırtına bile çıkmadan ilk dalgada alabora olabilirsiniz. Başarı ancak, tutku ile icra edebilme yeteneğinin bir araya gelmesiyle ortaya çıkıyor.

(12) Şeffaflık Sorunu

Herkeste gördüğümüz “confidential” hastalığı sanırım 90'lı yıllardan kalma bir gelenek. Merak etmeyin, insanlar sizin o parlak fikrinizi çalmak için sıraya girmiyor.

Türkiye’de start up geçmişi olmayan çaylak girişimcilerin başarılı olabilmek için şeffaf olmaları, yurt dışındaki literatürü takip ederek girişimlerinde yaşadıkları sıkıntıları mentor olarak gördüğü insanlarla paylaşmaları gerekiyor. Confidential tuzağına düşmeyin. Fikrinizi paylaşın ve geri bildirimleri değerlendirin.

Kıssadan hisse: Türkiye hayal etmesi kolay fakat icra etmesi zor bir ülkedir.

Kendimiz kandırmayalım, hiçbir StartUp yukarıda saydığımız yanlışlardan en az bir tanesini yapmadan finiş çizgisine gelemez.

Bu nedenle girişimciler yanlış yapmaktan korkmasınlar, ama yanlışlardan ders almazlarsa o zaman hurda girişim mezarlığında yerleri şimdiden hazır olur.

Fırat İşbecer'in kaleme aldığı www.medium.com/@firatisbecer kaynaklı makaleyi girişimci okurlarımız başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Bu içeriği 15.506 kişi okudu.
Kategori: Girişimci Rehberi, Araştırma / Rapor

Yorum Ekle

Ad Soyad *
E-mail * (Gravatar resminiz görünecek)
Web
KalınYatayAltı ÇiziliAlıntı
  •   Yorum  
  •   Önizle  
Yükleniyor