Tatilde Tanıdıkları İpek Böceği İle İş Hayatlarını Değiştirdiler!

Yaşar ve Müberra Aydoğan, 11 yıl önce İstanbul'dan Datça'ya tatile gitti. Tatil dönüşü, hayatlarını değiştirme kararı aldılar. Çalıştıkları bankadan ayrılan çift, ipek böceği yetiştiriciliği ile hem kendi hemde Datça'daki köylü kadınların hayatlarını değiştirdiler. Detaylar haberimizde..

Yaşar ve Müberra Aydoğan, 11 yıl önce İstanbul'dan Datça'ya tatile gitti. Tatil dönüşü, hayatlarını değiştirme kararı aldılar. Çalıştıkları bankadan ayrılan çift, Datça'ya yerleşti. İpek böceği yetiştiriciliği ve dokuma üzerine araştırmalar yapan Yaşar Aydoğan, öğrendiklerini köyde yaşayan 20 kadına da öğretti. İpek ürünler sattıkları bir mağaza açıp, kendi markalarını yaratan çift, hem kendi hayatlarını hem de köyün kadınlarının hayatlarını değiştirdi.

Aydoğan çifti "Biz şehirden gelip köy hayatında başarılı olan ender insanlardanız. Birçok İnsanın hayâli, fakat gerçekleştiremiyor. Biz bunu gerçekleştirdik. Bu anlamda da arkadaşlarımıza iyi birer örnek olduğumuz için mutluyuz." dedi.

Datça, Muğla'nın sakin bir ilçesi, aslında birçok şehir insanının da gözde tatil mekanı. 2016 rakamlarına göre nüfusu 20 bin. Kışın oldukça sakin olan ilçede, yazın nüfus artıyor. Yaşar ve Müberra Aydoğan çifti, 11 yıl önce Datça'ya tatile gitti. İstanbul'a döndüklerinde hayatlarını değiştirme kararı alan çift, çalıştıkları bankaya istifalarını verip Datça'ya yerleşti.

İlk yıllar zorlandıklarını belirten Yaşar Aydoğan o günleri şöyle anlatıyor: "Biz bankadaki işimizi bırakacağız, sigortalarımızı bırakacağız, maaşımızı bırakacağız, ailelerimiz ve arkadaşlarımız dâhil herkes bize çok garip tepki verdi. Çünkü, onlara göre biz bilinmeyene gidiyorduk. Aslında haklıydılar, bilinmeyene geldik ama şu an çok mutluyuz. Geldiğimizde sadece ev kiramızı karşılayacak kadar paramız vardı. Kışın odun alacak paramız dahi yoktu. Çalı, çırpı toplayarak birkaç sezon geçirdik."

İpek Böceği Hayatlarını Değiştirdi

Bir süre el sanatları ile ilgilenip, geçimlerini sağlamaya çalışan çift, daha sonra ipek böceği ile tanıştı. Bölgede geçmiş yıllarda ipek böceği yetiştiriciliği ve dokumacılığı yapıldığını öğrenen Yaşar Aydoğan, araştırmalara nasıl başladığını şöyle anlatıyor: "İpek böceğinin buranın bir geleneği olduğunu öğrenince bunu yapmaya karara verdik. Üniversitelere gittim, hocalardan destek aldım. Bu konuda iyi bir tekstil araştırması yaptım. Bulabildiğim en iyi kitapları topladım, okudum. Anadolu'nun çeşitli yerlerine dağılmış eski ustaları bulup, eğitim aldım ve hepsini harmanladım."

Aydoğan, hiç bilmediği bir işe girdi ve hem kendisine hem de çevresine katkı sağladı.

Değişen, Sadece Kendi Hayatları Olmadı

Aydoğan çifti Datça'ya yerleşerek hayatlarındaki değişimin ilk adımını atmıştı. İkinci değişim, ipek böceği ile geliyordu. İpek böceği, sadece onların değil, Hızırşah köyünde yaşayan 20 kadının da hayatını değiştirecekti.

Aydoğan, "Ben öğrendiklerimi köydeki kadınlara da öğretmek istedim. Böylece, buranın eski bir geleneğini de yaşatmış olacaktık. Datça Kaymakamlığı ve İŞKUR ortaklığıyla bir kurs düzenledim. Öğrendiklerimi iki ay boyunca kadınlara aktardım. Kurs sonunda 20 kadın sertifikalarını aldı." dedi.

Havva Görgülü, Hızırşah köyünün sakinlerinden. 8 yıldır dokuma tezgahının başında. 60'ından sonra tekrar dokumacı olduğunu söylüyor. Görgülü, kursta öğrendiklerinin kendisine bir gelir kapısı açtığı için mutlu olduğunu söylüyor: "Sağolsun, Yaşar geldi. Ben onu evladım olarak görüyorum. Bize kurs verdi, dokuma yapmasını öğretti. Onun sayesinde ipekçiliğe başladık. Şal, fular, mendil, kese, blüz gibi değişik birçok şey yapmaya çalışıyorum. Benim için huzurlu bir iş.  Ama az, ama çok cebimize üç beş kuruş harçlık giriyor. Allah bereket versin. Gelen giden, yerli yabancı beğendiğini alıyor. Köyümüz için de çok iyi oldu."

Hızırşah Köyü İlkokulu öğrencileri, taşımalı sistem ile başka bir okula gitmeye başlayınca okulda verilen eğitim de sona erdi. Aydoğan, okulun bir süre sonra bakımsızlıktan harabeye döndüğünü, ipekçiliğin, okulu da ayakta tuttuğunu anlatıyor: "Okul uzun süre boş kalınca bakımsızlaşmış, camları kırılmış, tavanı çökmüştü. Biz burayı değerlendirmek istedik. Okulu elden geçirip, dokuma tezgâhlarımızı yerleştirdik. Sınıflara raflar hazırladık, ipek böceklerini yetiştirmeye başladık. Burada bir yaşam alanı oluşturduk. Bu sayede, hem okul ayakta kaldı hem de ipekçilik."

Havva Görgülü, 68 yaşında. Fular, şal, masa örtüsü yapıyor. Köye ziyarete gelen turistlere satıyor.

"Destek Bulmamız Kolay Olmadı"

Şehirden gelen birisinin, köyde birşeyler yapmak istemesinin sanıldığı kadar da kolay olmadığını anlatan Yaşar Aydoğan, zaman zaman tartışmaların, dargınlıkların da olduğunu söyledi: "Bizim kafamızda bir proje vardı, onu buradaki insanlara aktarıp destek bulmamız kolay olmadı. Buradaki insanların atalarının 100 yıldır, 200 yıldır yaptığı şeyi ben gelmişim şehirden, onlara anlatıyorum. Meselâ, Havva ablayla çok tartıştık. Fikir ayrılıklarımız oldu, çatışmalarımız oldu. Hatta darıldık, küstük. Konuşmadığımız günler oldu. Ama şimdi doğruyu bulduk. Birbirimize bakınca ne demek istediğimizi anlıyoruz."

"Şehirliydim, Köylü Oldum"

Aydoğan çifti, kendi ürettikleri ipek ile hazırladıkları ürünleri, yine kendi mağazalarında satıyor. Üç yıl önce, Doğa adını verdikleri bir kızları da olan Yaşar ve Müberra Aydoğan çifti, bahçesi olan müstakil bir evde yaşıyor. Yaşar Aydoğan, "İstanbul'u özlüyor musunuz?" sorusuna şu cevabı verdi:

"İstanbul'u değil ama dostlarımızı, arkadaşlarımızı tabii ki özlüyoruz. Ben sabah kalktığımda 'E-5'ten mi, TEM'den mi gideyim?' diye düşünmüyorum. 'Metrobüse mi, tramvaya mı bineyim?' diye düşünmüyorum. Benim atalarım 1960'lı yıllarda köyden, şehre göç etmişler. Ben de 2000'li yıllarda, şehirden köye göç ettim. Şehirliydim, köylü oldum. Mutlu, rahat ve sakin bir hayatım var. Biz geldikten sonra herkesin sorduğu bir soru vardı, 'Pişman mısınız?' Evet, pişmanız. Ama bu pişmanlığımız, Datça'ya gelmek değil. Neden daha önce gelememek... Asıl pişmanlık bu."

Aydoğan çifti, eski Datça'da mağaza açtı. Burada kendi ürettikleri ipek ürünleri satıyorlar. Datça'da çoğu yere araba kullanmadan ulaştıklarını söyleyen Yaşar Aydoğan, küçük yerde yaşamanın avantajlarının çok olduğunu söyledi. Arkadaşlarının, "İyi ama orada tiyatro yok, bale yok" dediğini anlatan Aydoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İstanbul'da var da kaç sefer gittik? Ya iş yerinden izin alamadık, ya trafikte sıkıştık ya bilet bulamadık... Hayatınızı değiştirmek için emekli olmayı beklemenize gerek yok. Yanıma şekerimi, kolestrolümü, tansiyonumu alıp mı geleceğim? Buraya genç yaşta gelip, emekli olmayı değil, sağlıklı yaşamayı düşünüyorum. Bunu siz de başarabilirsiniz. Hiçbir şey için geç değil. 'Nasıl geçinirim?' diye düşünmeyin, yiyeceğiniz bir kap yemek."

Al Jazeera Türk - Güray Ervin kaynaklı haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Yazar Emine Cin Ertaş Hakkında

Sinop Üniversitesi İstatistik Bölümü mezunu Emine Cin Ertaş, İstanbul Ticaret Üniversitesi Endüstri Mühendisliği'nde "Geri dönüşüm ekonomisi" üzerine tezli yüksek lisans yaptı. Ocak 2014 ile Ocak 2020 tarihleri arasında Girişim Haber'de Baş Editörlük yaptı. Ertaş, Şubat 2020'den bu yana Beykent Üniversitesi'nde Lojistik Bölümü Öğretim Görevlisi olarak çalışmaktadır.

Yorum Ekle

Ad Soyad *
E-mail * (Gravatar resminiz görünecek)
Web
KalınYatayAltı ÇiziliAlıntı
  •   Yorum  
  •   Önizle  
Yükleniyor