Sanayi 4.0 alanında ülkemizde yapılan çalışmalar çok değerli ve önemli. Fakat, dünyadaki baş döndürücü değişim hızına yetişebilmek için doğru stratejiler ve planlamalar yaparak, yol haritalarının belirlenmesi ve sonrasında bunların hayata geçirilmesini sağlamalıyız. Detaylar haberimizde.
Bir önceki yazımda, sonuç olarak; “Girişimciler için, “Sanayi 4.0” bilgi çağında, veri ve bilginin bizlere çok fazla fırsatlar oluşturması mümkün, yeter ki hayal edelim, ve keşfetmeyi hedefleyelim.
Çünkü, bilgi çağında bilgiye dayalı ekonomi de, yeni iş modellerini kim keşfederse, o kazançlı çıkacaktır.” diye bitirmiştim.
Bildiğiniz üzere, Türkiye Cumhuriyeti'mizin 100. yılında 500 milyar ihracat hedefiyle dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmak gibi çok önemli bir hedefimiz var. 1980 yılında yaklaşık 3 milyar dolar olan ihracatımız, 2018 yılının bugünlerinde 160 milyar dolar civarında. İhracatımız içinde sanayinin payı yüzde 10 dan yüzde 92 ye çıkmış durumda.
Halihazırda, Türkiye dünyanın 16. ve Avrupa’ nın da 6. büyük ekonomisi olarak kabul ediliyor. Fakat, farklı göstergelere göre bu sıralamalarda değişkenlik olduğu kabul edilmektedir. (Kaynak; önemli iktisatçı Mağfi Eğilmez'in bu yazısı)
Türkiye’nin inşaat firmaları (mütehhatlik) Çin’den sonra dünya’da 2. ve karayolu taşımacılığında TIR filomuz dünyada 2. sırada. Ülkemiz, kültürel miras ve doğal güzellikleri ile 7. büyük turizm merkezi. 2018 yılını, tarihi rekor kırarak 40 milyon ziyaretçi sayısıyla kapatacağımız tahmin ediliyor.
Cumhuriyetimizin 100. yılında ülkemizin dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmak için yola çıktığımız ve geldiğimiz noktada, ülkemiz emek yoğun sektörlerde büyüme fırsatlarının sonuna yaklaşıyor, dolayısıyla aslında ekonomik büyümeyi farklı alanlarda geliştiriyor olmalıyız.
Ülke olarak, yeni ekonomik büyüme ve refah kaynaklarının teknoloji ve inovasyon sektörlerinden oluşturmak zorunda olduğumuzun farkındayız aslında. Bilgi çağında inovasyon, teknoloji ve ar-ge ile ilişkili yapay zeka, genetik bilimler ve bilişim uygulamaları, büyük veri, nesnelerin interneti (IoT), nanoteknoloji, biyoteknoloji, robotik sistemler ile ilgili girişimciler için yeni teknolojilerdeki gelişmeler, fırsatların yanında ve kaçırırsak beraberinde tehditleri de barındırıyor. Çünkü, “Sanayi 4.0” bilgi çağında dünya hızla değişiyor.
Yapılan araşatırmalar 2025 yılında global dijital ekonominin büyüklüğünün 23 Trilyon Amerikan dolarını bulacağını gösteriyor. Her cihazın birbirini duyabildiği ve veri tarafından yönetilen yeni bir paradigmadan bahsediyoruz. Görünen o ki, yapay zekâ ile veriden değer üretmeyi başarabilme yeteneği, ülkelere büyük bir ekonomik sıçrama şansı yaratacak.
Dünyada teknolojinin ve üretim sektörünün taşıyıcı motoru haline dönüşen Çin'de bile işçilik maliyetlerinin artması nedeniyle 2015 yılında "Made in China 2015" adında bir insiyatif başlatıldı. Buna göre, geçmişte emeğe dayalı bir üretim atılımı gerçekleştiren Çin, bunun devam edemeyeceğini görüp inovasyona dayalı, daha verimli ve akıllı üretim modellerine geçmek üzere IoT ve yapay zeka konusundaki yatırımlarını daha da arttırma kararı aldı. 2016 yılında Çin' de IoT pazar büyüklüğü 142 Milyar Doları ve sektörün yıllık bileşik büyümesi %25' leri aşmış durumda.
Danışmanlık hizmetleri sunan KPMG’nin ‘Yıkıcı Teknolojilerin Değişen Yüzü Araştırması’na göre; Küresel teknoloji liderleri ile yapılan araştırmada önümüzdeki üç yıl içinde şirketlerin dijital dönüşümünü sağlayacak anahtar teknolojiler incelendiğinde, katılımcılara göre en etkili yıkıcı teknolojiler; nesnelerin interneti, yapay zeka ve robotik olarak sıralandığı belirtiliyor. 2021’de robotiğe ve drone teknolojisine yapılan yatırımların 218.4 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Bir diğer danışmanlık ve araştırma firması IDC nin bir çalışmasında, 2021’ de yapay zeka için toplam harcanacak tutarın 57,6 milyar dolar olduğu açıklandı.
Ülkemizde ekonomik büyümeyi teknoloji ve inovasyon sektörlerinden gelmek zorunda. Tekrar altını çizme ihtiyacı duyuyorum, “Sanayi 4.0” bilgi çağında dünya hızla değişiyor. Dijital teknolojilerle rekabetin kuralları yeniden tanımlanıyor. Ülkemizin ekonomik büyüme ile dünyada rekabet edebilirliğine katkı sağlayacak, sürdürülebilir bir inovasyon ekosistemini hayata geçirmemiz gerekiyor. Bu ekosistem için, gerekli ortamın, nitelikli insan kaynağının ve yenilikçi ürünlerle ekonomik büyüklüğünün oluşturulması gerekli.
Son zamanlarda bu hedef sektörleri destekleyecek çok önemli gelişmeler ile Ar-Ge yoğun çalışmaların desteklenmesi, girişimcilerin tohum aşamasındaki projelerinin desteklenmesi ve melek yatırım ağlarının arttırılması ve düzenlemelerinin tamamlanması sağlanıyor. Yine, yakın zamanda, girişim sermayesi fonlarının etkinleştirilmesi amacıyla fon kurmak isteyen yatırımcılar ve yatırımcı adaylarının teknoparkları ve teknoloji transfer ofislerini (TTO) yanına aldıklarında TÜBİTAK tarafından desteklenecekleri açıklanması (Bu oluşumun tüm paydaşları ile beraber toplamda 1 milyar 800 milyon TL'ye ulaşması hedefleniyor.) ve nitelikli insan kaynağı için hem yetişmiş insan kaynağımızı ülkemize kazandıracak hem de dünyanın dört bir yanından araştırmacıların geleceğinin hedeflendiği Uluslararası Lider Araştırmacılar Programı açıklandı.
Sonuç olarak, yukarıda belirttiğim ülkemizde yapılan çalışmalar çok değerli ve önemli. Bununla birlikte, dünyadaki başdöndürücü değişim hızına yetişebilmek için doğru stratejiler ve planlamalar yaparak, yol haritalarının belirlenmesi ve sonrasında bunların hayata geçirilmesini sağlamalıyız. Şimdi yeni fikirlere, yeni girişimcilere ve yenilikçi teknolojik ürünlere ihtiyacımız var.
Bir sonraki Girişim Haber makalemde görüşmek üzere, tüm Girişim Haber okurlarına sevgiler, selamlar sunuyorum.