Dünyadaki en etkili 100 kadın fütürist arasında yer alan Ufuk Tarhan ile geleceğin dünyası ve bu yeni dünyada Türkiye’nin konumu konuşuldu. Detaylar haberimizde..
Dünyada gelecek senaryoları üzerine düşünen ve geleceğe dair uzgörülerde bulunan kişiler fütürist yani 'gelecekçi' olarak tanımlanıyor. Dünyadaki en etkili 100 kadın fütürist arasında ise Türkiye’den ekonomist Ufuk Tarhan bulunuyor.
Bir dönem Türkiye’deki Fütüristler Derneği’nin başkanlığını da yapan Ufuk Tarhan ile geleceğin dünyası ve bu yeni dünyada Türkiye’nin konumu konuşuldu.
- En çok merak edilen soruyla başlayayım; robotlar bizim yerimizi alacak mı… Fütüristlerin bu konudaki tahminleri nasıl?
Biz artık insansılarla yani insanvari şeylerle yaşamaya, çalışmaya alışacağız. Mesela bugün Michigan’da insansız araba üreten ilk fabrika açıldı. Bizden çok daha düzgün, doğru, üşenmeden yorulmadan yapabilen sistemler geliştikçe, bizim fiziksel olarak dokunmamızı gerektiren işler gereksiz hale gelecek. Onlara devredeceğiz.
- Hangi seviyedeki çalışanlardan bahsediyorsunuz, mavi yakalı mı?
Şimdiye kadar bir işsizlik dalgası olduğunda daha alt seviyeler etkileniyordu. Önümüzdeki 5 sene içinde orta kademedeki aracılık hizmeti yapan, onay merci yönetme sorumluluğu olan profillerin de işinin tehlikeye girdiğini göreceğiz. Çünkü artık akıllı sistemler o yöneticinin kontrol edeceği her şeyi yapabiliyor. Şu anda Türkiye’de şirketler roboworker (robot işçi) almaya başladılar.
- Nasıl alınıyor bu robot işçiler?
Teknoloji şirketine gidip diyorsunuz ki; ‘Benim iş süreçlerinde şu hatalar tekrarlanıyor. 100 kişiden şu işleri üretiyorum’. O da diyor ki; “Ben sana 5 tane robot işçi vereyim. Onlar şu kadar zamanda, şu işleri yaparlar. Boş kalınca da potansiyel müşterilere teklif atarlar.’ Bu robotların insan çalışana göre inanılmaz derecede maliyet avantajı var. Üstelik hiç mola vermeden, yorulmadan, üşenmeden kendisine tanımlanan her görevi yapıyor. Müşterileri tarıyor, ödeme vadesi gelenlere ‘ödemeniz gecikti’ diye mail atıyor. Gelen soruları cevaplıyor. Kendisine tanımlanmamış bir soru gelirse bu soruları da yetkililere yönlendiriyor.
- Bu iş hayatında bir devrim sayılabilir. Peki biz ne yapacağız?
Dünyadaki nüfusun çok az bir kısmının yoğun çalışmaya devam edeceği tahmin ediliyor. Belki şu anda çalışan kesimin yüzde 20’sinin bugünkü manada çalışması gerekecek. Herkesin beyni işyeri olacak. Herkes bir konuda derinleşip, o konuda yenilikler geliştirmeyi ve bunu üretmeyi iş edinecek. Yani iş dediğimiz şey her ay düzenli olarak maaşını aldığın, belli bir kalıbın içinde olduğun bir sistem olmayacak. Dünyaya yapabileceğin her katkı iş olacak.
- Çalışma saatleri de kısalıyor mu?
Haftada 6 -7 gün 15 saat çalışmak dişe bir şey söz konusu olmayacak. Zaten şu anda da pek çok ülkede insanların haftada 3-4 gün çalışması konuşuluyor. Bundan 10 sene önce ofis dışı çalışmayı söylediğimde dalga geçiyorlardı. Şimdi bu normalleşti. İleride ofis sayısı iyice azalacak.
- Bu kadar plaza ne olacak peki?
Bütün bu plazalar, topraksız tarımın yapıldığı dikey çiflikler olacak. Tarımın ve hayvancılığın kodları değişiyor. Labaratuvar etleri var artık. Bu kadar hayvan öldürmemize gerek yok. Gıdayı labarotuvarda üreteceğiz.
- Sizin fütürizm dünyasına girişiniz nasıl oldu?
Ben ODTÜ’de ekonometri okudum. Sonra bir bilgisayar şirketinde işe başladım. 1995’te bir yurtdışı seyahatimde The Futurist dergisini gördüm. Heyecandan delirdim. Derhal abone oldum. Sonra da derneğe üye olmak için başvurdum. Böylece fütürizm dünyasına girmiş oldum. Bir süre sonra dedim ki; ‘Maaşlı çalışma ileride bir gün sıkışacak. Geç olmadan kendimden yeni bir Ufuk yaratmam gerekiyor’. 2006’da bir masa bir kasayla işe başladım.
- Herkes kendini gözden geçirsin diyorsunuz… Sözünüz gençlere mi, 40 yaş üstünün de işleri tehlikede mi?
Önce onlar düşünsün. Burada esas muhatap ‘mesleğim var’ zannedenler. Artık herkes kendine daha fazla katma değer katmak zorunda. Kıymetli olan sadece teknolojiyle entegre olmuş beyinler olacak. Çalışmak istemeyenler de ufak işler yapacak. İşsizlik de bir iş olacak. Çalışmayanlara da devlet bakacak. Şimdi ‘devlet pirinç, makarna dağıtıyor’ diye söyleyenler var ama ileride kimse bundan yüksünmeyecek. Yeni dünyada çalışmayanların sayısı çalışanlardan fazla olacak ve bu kitlelerin geçimi toplanan vergilerden sağlanacak.
- Sürekli bir gelecekten bahsediyoruz.. Ne zaman gelecek bu gelecek?
Gelecek akışkan bir süreç. Bu telefonları elimize almamız henüz 10 sene bile olmadı. Ve şu anda bu aletlerle tek tuşla yaptığımız işlemi yapmak için 15 sene önce milyon dolar yatrım yapmak gerekiyordu. Şirketten koca bir departman benim şu anda tek tuşla yaptığım işleri yapmak için çalışıyordu. Bu bir süreç. Ve biz bu sürecin içine girdik. Teknoloji çok hızlı ilerliyor. Dijital ok çipten çıktı.
- Kapanan şirketlerin dijitalleşmeyle ilgisi var mı sizce?
Ben krizin mazeret eğildiğini düşünüyorum. Dönüşülüyor. Ve elbette bu yeni döneme uyum sağlayamayan şirtketler oluyor. Dünya yeni bir şey doğurmaya çalışıyor, bunun hiç sancısı olmayacak mı. Türkiye kesinlikle tek başına bir kriz geçirmiyor. Dünyanın 17’nci ekonomisiyiz. Tabii ki etkileneceğiz. Payımıza ne düşüyorsa onu yaşıyoruz. Tabii bu süreçte batının sömürgen politikalarına ve ayak oyunlarına karşı dirençli olmamız lazım.
Akşam kaynaklı haberimizitüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.