Kelimelerin farklı bir dünyası var. Her bir kelime farklı bir tecrübeyi, farklı bir durumu ve kültürü ifade ediyor. Böylelikle iletişim kurup, kendimizi anlatabiliyor ve karşımızdakinin bizden ne istediğini net olarak anlayabiliyoruz. Detaylar makalemizde..
Bu makale Konuk Yazarımız Nazif Berat tarafından kaleme alınmıştır.
Kelimelerin farklı bir dünyası var. Her bir kelime farklı bir tecrübeyi, farklı bir durumu ve kültürü ifade ediyor. Böylelikle iletişim kurup, kendimizi anlatabiliyor ve karşımızdakinin bizden ne istediğini net olarak anlayabiliyoruz. Fakat bazı kelimeler var ki bölgeye, sosyolojik yapıya, toplumsal hassasiyetlere, iş yapış biçimine göre değişebiliyor.
Kapı yâda elma dediğimizde dünyanın her yerinde bu nesnelerin aynı biçimde algılanabileceğini biliyorken; ‘girişimcilik’, ‘inovasyon’, ‘bilişim vadisi’ gibi kelimelerin Türkiye’de nasıl algılanacağından acaba emin miyiz?
Türkiye’de son dönemdeki en hararetli çalışmalar ‘girişimcilik’ üzerine yapılıyor. Küçücük İsveç’in çıkardığı Start Up’lar sayesinde hangi noktalara geldiğine şahit olurken kendimize dönüp baktığımız zaman girişimciliğin ne denli önemli olduğunu bir kez daha anlıyorsunuz… Artan nüfus ve istihdam sorunu, Türkiye’nin iç dinamikleri ve idealleri, dünyanın gidişatında etkin bir rol oynamak vb. onlarca nedenden bizim bu işe ivedilikle ve ciddiyetle eğilmemiz gerekiyor.
Dünyanın neresine giderseniz gidin kaldırımlar "aynılarla" dolu, herkes aynılaşmaya doğru hızla yol alırken birileri durup düşünmeyi, vicdanının ve yaratıcı aklının sesini dinlemeyi tercih ediyor, risk alıyor ve ortaya koyduğu ürünle bütün dünyanın alışkanlıklarını değiştirebiliyor.
Biz bir şeyleri iyi niyetle yapmaya çalıştıkça atı alan vadiyi çoktan geçmiş oluyor. Türkiye ancak kendisini sahip olduğu yaratıcı bakış açısıyla ispatlayabilir ve ilerleyen yıllarda bu alanda fark yaratabilir. Ve bu noktada atacağı adımlar daha önce atılan adımlar olmamalı!
Bizim tamamen copy-paste mantaliteden kendimizi ayrıştırıcı bir çizgiye sürükleyen işlere doğru yol almamız gerekiyor. Yani proje üretirken artık var olmayan bir alışkanlık üzerine fikir kurgulamalıyız.
‘Disruptive Innovation” dedikleri olgu Türkiye’nin asıl ihtiyacı olan şey.
Mesela, enteresan bir iş modeli kurgulanmış.
Mud Jeans tarafından oluşturulan bir moda konsepti olan Lease A Jeans'de kullanıcılar bir yıllığına kot pantolon kiralayabiliyorlar. Bir yılın sonunda pantolonu kullanmaya devam etme, değiştirme ya da geri gönderme seçeneklerine sahip oluyorlar. Kiralama süresinin sonunda iade edilen pantolonlar yeniden işleniyor, böylece ham maddeler ve geri dönüştürülen fiberler yeni giysilerde kullanılabiliyor.
Peki, biz neden şirketleri kiralamıyoruz?
Moda sektöründe iş yapmak isteyen birisi sıfırdan moda şirketi açacağına “moda şirketini kiralasa” nasıl olur diye düşünmemiz lazım. Böylelikle girişimcilerin fatura, etiket ve unvan sorunlarını çözmüş oluruz. ( Detaylar, artılar, eksiler tartışılır, bir yol bulunur)
Yâda,
Netflix, televizyon izlerken uyuyakalanlar için bir çorap tasarlamış. Ve siz uyuduğunuz anda çorap TV’yi kapatıyor. Peki, bu örnekleri neden anlatıyorum?
Çünkü bu örnek sıradışı, hikâyesi var, amacına ve markasına uygun ve yenilikçi bir iş modeli.
Sıradışı Hikâyeler Üretmeli, PR Sorunumuzu Çözmeli ve Heyecan Yaratmalıyız
Herkes ne yapmamız gerektiğini söylüyor, fikirler veriyor ama nasıl yapılacağını ve kendisinin ne yapacağını belirtmiyor.
İşte bu konuda bazı düşüncelerimi ve öngörülerimi sizinle paylaşmak istiyorum.
Girişimcilerin mental haritası çıkarılmıyor. İşe yatkınlığını, dayanma gücünü biliyor muyuz?
Kişinin sadece iyi bir fikre sahip olması onun girişimci olacağı anlamına gelmiyor. Parayı ve zamanı, stresi de yönetmesi; bunların üzerine liderlik ruhuna da sahip olması gerekiyor. Peki, bunlar yoksa nasıl sahip olacak?
1- Türkiye’de ki girişimcilerin uyku ve psikoloji haritası çıkarıldı mı?
İyi uyumayan, okumayan, ruhsal sorunları olan bir girişimci adayının ilerleme şansı pek yok. Kendisiyle barışık bireylerin yetiştirilmesi için “iş planı eğitimlerinin” yanı sıra psikolojiyi de besleyecek eğitimlerin bakanlıklar yâda olası hızlandırıcı programlar tarafından verilmesi gerekiyor. Etik değerlere saygılı, maneviyatı güçlü girişimciler yetiştirmeliyiz. Bilgisini paylaşmayan, kafası sürekli kurnazlığa çalışan birisi ülkemize zarardan başka bir şey getiremez.
2 -İş fırsatlarını sadece ofisinde oturarak bekleyen girişimciler büyüyebilir mi?
Teknik işler bir yerde sizi sınırlıyor. Zamanınızdan ve bütçenizden yatırım yapmadan, risk almadan atacağınız adımlar sizi sadece geriye götürüyor. Eskiden "sağlamcılık" belki bir strateji olabilirdi ama artık geçti.
Mobilite olmayanın büyüme şansı yok.
Girişimcilere teknik okullarda sunum yapma, iletişim, ikna gibi konularda eğitim verilmiyor. Bir bilgisayar mühendisi hiç iletişim yâda ikna eğitimi almadan mezun olabiliyor. Müşterisini anlamayan, iletişim kuramayan bir mühendis nasıl bir sorunu çözebilir?
Üniversitelerin özel ders kapsamında tepeden tırnağa bütün stratejisini “iletişim” üzerine kurgulaması gerekiyor. Bakanlık ve üniversiteler bu noktada bir çalışma gerçekleştirebilir.
3-Devlet girişimcilere para vererek acaba doğru mu yapıyor?
Türkiye’de ki girişimcilerin acaba tek sorunu mu para mı? Bence değil.
Genç girişimciler yetişsin, milyar dolarlık start up’lar çıkarsın hayali maalesef ütopyadan öteye gidemez. Altyapısı, stratejisi olmayan her iş gibi bu işte maalesef kendimizi tatmin etmekten ve ‘girişimcilik edebiyatı’ yapmaktan öte bize fayda sağlamayacak.
Peki, ne yapılabilir?
3.1 Aziz Sancar Leblebileri Üretilsin!
Üniversitelerde girişimciliğe meraklı gençlerin kesinlikle erken yaşta tecrübe kazanması gerekiyor. Finans, insan ilişkileri, hukuksal vb. birçok konuda kendisini yetiştirmesi gerekiyor. Bugün Silikon Vadisi varsa bunu etrafındaki kaliteli üniversitelere borçlu. Üniversiteler ve sanayi staj konusunu daha derinden ele alır ve girişimcilere özel bir staj programı geliştirebilirse bence çok ses getirecek bir adım olur.
ABD’de “The Apprentice” programında ki gibi bir konsept üzerinde çalışılabilir. Mesela Ülker yeni çıkaracağı bir ürünü Endüstri Mühendisi girişimcilere hazırlatsa, onlarda mesela “Aziz Sancar Leblebileri” diye bir marka üretse ve bunun pazara giriş stratejisini, reklamını, iş modelini kurgulasa sizce ses getirmez mi?
3.2 Girişimciler için Erasmus Programı Kurulsun
Türkiye’de ki genç girişimcilerin kesinlikle tecrübe konusunda sıkıntıları var. Aklındaki yaratıcı fikri nasıl yapacağını bilmediği gibi kendisini küçük görme ya da aşırı abartma gibi sorunları da maalesef mevcut. Kişi bilmediğinin düşmanı olur diyorlar. Peki, bu gençler neden global dünyanın nimetlerinden faydalanmıyor?
Uluslararası kurumlarla yapılacak işbirliğiyle devletin desteklediği girişimcileri uluslararası arenada farklı ortamlara sokmak, bu ortamlarda gözlem yapmasını sağlamak onları olgunlaştıracaktır. Bunu yapan bazı programlar olsa da devlet böyle bir organizasyonu sağlarsa global arenada da PR değeri olacak, ülkemizin hanesine +1 puan yazılacaktır.
4- Teknokentler Girişimcileri Heyecanlandırıyor mu?
Devletin ivedilikle girişimciler ve ihtiyaç duydukları İK'yı birbirine bağlayacak bir kampüs, bakanlık vb. ortam yaratması gerekiyor.
Günümüz teknokentleri bu yükü kaldıramıyor ya da sonraki adımlar için bir çözüm olarak öngörülüyor.
Altta katta tasarımcısı, üst katta yazılımcısı olmadığı müddetçe; danışmanı, pazarlamacısı, iletişimcisi olmadığı müddetçe girişimci parayı ne yapsın, nasıl kullansın bilmiyor.
Sonra da gidip inovasyon desteğiyle araba alıp, hava atma peşinde koşuyor. SSK’sını yatırdığı arkadaşını çalışanı gibi gösteriyor.
Teknokentlerin hem fiziksel manada hem de ruh anlamında girişimcileri heyecanlandırması lazım. TOKİ’nin binalarında hiçbir girişimci heyecanlanmaz. Daha fütüristik yapılar inşa edilip, hem Türkiye’den hem de uluslararası arenadan girişimciler açısından ülkemiz cazip hale getirilmeli. Eğer vadi Kocaeli’nde yapılacaksa daha farklı şeyler kurgulanmalı. Mesela sadece girişimcilere özel vapur seferleri düzenlenmeli. Denizin ortasında internet co work space gibi farklı projeler tasarlanıp, hayata geçirilmeli. Bu konuda burada yazamayacağım kadar çok fikrim var.
Zaha Hadid gibi mimarların çizeceği bir kampüsü İstanbul’da ki bir adada hayal edin... Kendine has havalimanı, limanı olan bu adaya sadece girişimciler girebilse, devlet bu girişimlerin %5’ine ortak olma şartıyla çeşitli avantajlar sunsa, ormanın içinden yükselen Start- Uplar sizi heyecanlandırmaz mıydı?
5- Her Şeyi Basitleştirelim!
Böylesi kaotik ortamlarda basit fikir bulmak gerçekten çok zor iş… Böylesi zor olduğu için de bir o kadar değerli…
Basit fikri bulmak için ciddi emek harcamak gerekiyor. Nitekim koskoca arabanın bir "düğmesi" eksik olsa arabanın çalışmadığı gibi gerekliliğin ihtiyaç üzerinden değerlendirilmesi ve niteliksel ya da niceliksel manada büyüklüğün ikinci planda değerlendirilmesi gerekiyor. Velhasıl, basit fikir üreten beyinler her zaman değerlidir.
Biz de bürokrasiden kurtulup çok basit adımlarla süreci yönetmeyi öğrenmeliyiz. Zaten en iyi liderler öğrenmeyi öğrenenler arasından çıkmıyor mu?
Girişimci vizesi, 5 dk’da şirket kurulumu, vergiden avantajlar, askerlik, performansa yönelik puanlandırma sistemi vb. konularda ivedilikle adımlar atmalıyız.
6- Sadece Demografik Bilgiler Yetmez, Psikagrafikte Çalışmalıyız
Hep idealist olmaktan bahsediyoruz. Hep en önde olmak, başarılı olmak, tepede olmak…
Fakat en önemli şeyi unutuyoruz: Psikoloji
Hayat beklentilerden ziyade beklenilmeyenler üzerine kurulu. Beklemediğimiz anda gelen bir aşk, bir iş teklifi, bir kaza, bir tavsiye... Bir anda bütün hayatımız ve ideallerimiz sil baştan değişebiliyor. Burada tevekkül etmenin, beklenilmeyene fırsat vermenin ve esnek olabilmenin önemini göz ardı etmememiz gerekiyor.
Unutmayalım, tamamlayıcı olan beklenilmeyendir. Allah dilediğine verir. Vermediği zaman tefekkür etmeyi, verdiği zaman da şükretmeyi her girişimci öğrenmeli. Umutsuzluk kavramını kalbinden de zihninden de atmayı bilmeli.
Konuk Yazar Nazif Berat Hakkında
Ulusal ve uluslararası arenada şirketlere yaratıcılık, inovasyon ve dijital konularda hizmet veren İdeaBool şirketinin kurucusu, bilgisayar mühendisidir. Start Up dünyasından geliyor. Girişimciliği, hayatının her aşamasında yaşıyor. Gelecex Biztalks kurucu ortağı, yazar ve düşünür. Senaryo yazıyor, sinemaya ilgi duyuyor. medium.com/@nazifberat